» HAKYOLUNDA OLANLARIN SİTESİNE |Hoş Geldiniz MİSAFİR EDEPLE GELEN HURMETLE GİDER 1 19:55:1230.ARL.24
ANA SAYFA Anasayfan Yap Favorilerine Ekle E Posta Radyo Nebi Dinle Facebookta Paylaş
Ana Sayfa Sohbet Forum Dini Konular Dualar Cüz AL Kose Yazıları Resimler Videolar Sızden Gelenler Sitene Ekle Soru Sorun
[ MESAJ İLET() · YENİ EKLENENLER · UYELERİMİZ · FORUM KURALLARI · SİTEDE ARA · RSS ]

  • Page 1 of 1
  • 1

KURESEL EKONOMIK KRIZ
mucahit Tarıh: SALI, 11.MYS.10, 20:10:05 | Mesaj # 1
BUYUK PATRON
GRUP: ADMIN
MESAJ: 159
DERECE: 100
STATU: OFLINE
Yaşanan küresel ekonomik krizin önümüze koyduğu temel gerçekleri üç noktada toplamak mümkündür:

1. Bu kriz küreseldir, sosyo-ekonomik yönüyle merkez üssü ABD’dir, felsefi ve entelektüel yönüyle merkez üssü Avrupa’dır.

2. Bu modernliğin bizzat içine girdiği bir krizdir, ilk tezahürü ekonomiktir.

3. Yeni bir beşeri hareketliliği anlamlandırmakta içine düşülen acizliğin krizidir. Şu anda yer küresi derin, yeni bir beşeri hareketlilik hali yaşamaktadır. Bunu modern dünya anlamlandırmakta güçlük çekmektedir.

Hatırlanacağı üzere 2 Ekim 2008 günü, AB ülkeleri Fransa Cumhurbaşkanlığı sarayında toplandılar. Bu toplantı sonunda ekonomik krizi aşmak için, Almanya 470 milyar dolar, Fransa 360 milyar dolar, İspanya 100 milyar dolar, İngiltere 39 milyar dolar, Avusturya 85 milyar dolar piyasaya pompalama kararını aldı. Daha önce Obama da seçildikten sonra piyasaya 825 milyar dolar aktaracağını söylemişti, dediğini de yaptı. Bu yaklaşık iki trilyon dolar ediyordu, sonraları bu miktar 3.5 trilyona ulaştı. Şu anda ipin ucu kaçmış durumda, bir görüşe göre dünyanın toplam gayrı safi hasılatının 1/6’sı devletler tarafından piyasalara pompalanmış bulunuyor. Piyasaları kamu paralarıyla destekleme işlemlerinin nerede duracağı kestirilemiyor. Öngörülmeyen yeni mikro krizler yeni tedbirler almayı gerektiriyor. Yunanistan’ın ekonomik yönden çökme noktasına gelmesi, AB ülkelerini yeni tedbirler almaya zorladı. İspanya, Portekiz ve hatta İtalya’da da tehlike çanlarının çalacağından derin kaygı duyuluyor.

Barack Obama 825 milyar dolardan 275 milyarın yoksul kesimlere dağıtılacağını, küçük ve orta bütçeli firmalara işçi çıkarmamaları için destek olunacağını, 550 milyar doların da kamusal harcamalar, temiz enerji, eğitim, altyapı ve memur alımında kullanılacağını söylüyordu. Amerika’nın açıkladığı ikinci önemli tedbir ise; Dünya Bankası, IMF ve Ticaret Örgütü’nü reformdan geçirmektir. Obama’nın açıkladığı tedbirin üçüncü ayağı, yoksul ve gelişmekte olan ülkelerle işbirliğini öngörmektedir.

Burada dikkatimizi çeken önemli nokta, eğitim ve sağlık alanında devlet merkezli bir müdahalenin, piyasa yanında, gündeme gelmiş olmasıdır. Ekonomik krizde devlet açıkça piyasaya müdahale etmektedir. Halbuki ABD ve liberalizmin ana yurdu AB’yi de tarih sahnesine çıkaran üç önemli değerden biri serbest piyasa ekonomisidir. Her iki havzada da piyasaya devlet çok önemli miktarda para aktarmaktadır. Amerika’da sağlık harcamalarına katılmak istemeyen çevreler Obama aleyhinde büyük bir kampanya başlattılar. İlk aşamada Obama ‘başarılı’ olduysa da, söz konusu tepki ve itirazların politik olmaktan çıkıp zamanla epistemik ve sistemik temellere yöneleceğini söylemek kehanet olmaz.

Yakın vadede herkesin sorduğu sual şu: Acaba bu “piyasa dışı” tedbirler –ki tamamı liberal ekonominin söylem düzeyindeki temel varsayımlarına aykırıdır- içinden geçmekte olduğumuz ekonomik krizin aşılmasına yetecek mi? Bu elbette önemli bir soru.

İki açıdan bu tedbirlerin söz konusu krizin aşılmasına yetmeyeceğini düşünüyorum. İlkin, tedbirler palyatifter, krizin gerçek kaynaklarına inilmemektedir. İkincisi piyasaya pompalanan para, her ne kadar yoksul kesimlere aktarılacak gibi görünüyorsa da, belli mekanizmalar, farklı enstrümanlar kullanılarak tekrar krize sebep olan zenginlerin –kapitalist ağa babalırının- kasasına akacaktır.

Bunu bize söyleten iki sebep var: a) Liberalizmin tarihin sahnesinden bütün temel varsayımlarıyla çekilmekte olduğunu gösteren önemli belirtiler söz konusu. b) Fukuyama, Sovyet sisteminin çökmesinden sonra felsefenin sonuna geldiğimizi, liberal demokrasiden ve liberal kapitalizmden başka herhangi bir alternatifin kalmadığını ilan etmişti. Şimdi felsefenin sonu ilan edilmektedir; yani aslında çöken Batı’nın son sözüdür. Batı istediği kadar örtbas etmeye çalışsın, bu krize yol açan önemli sebeplerden biri, ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etmiş olmasıdır. 2006 yılında ABD’de yapılan bir hesaba göre, ABD’nin Irak işgali 2 trilyon dolara patlayacaktı; ABD ve İngiltere’nin Irak petrollerinden elde edeceği gelir de 2 trilyon dolar olacaktı. Hesap başa baştı; ama bu miktar arttı. Şimdi üç trilyon doları da aştığı öne sürülüyor.

Yani hesap şaşmış, yanlış hesap Bağdat’tan dönmüştür. İlk maliyet hesabına göre düşünecek olsak dahi, ABD işgale iki trilyon dolar harcayacak, Irak’tan çaldığı petrollerden elde ettiği gelir de iki trilyon olacaktı. Diyeceksiniz ki, ABD’nin kazancı ne oldu? Bu sizin bu soruyu nereden sorduğunuza bağlıdır. Çünkü işgalin askeri hazırlıklarına ayrılan iki trilyon dolar, ABD halkının cebinden, vergi mükelleflerinden toplandı. Fakat Irak petrollerinden elde edilen iki trilyon dolar, petrol şirketlerinin, silah şirketlerinin ve lobilerin cebine girdi. Bu aslında şu anki ekonomik krizin önemli sebeplerinden birisidir.

 
  • Page 1 of 1
  • 1
Search:

 

Tasarım Mucahit CANAN HAKYOLUNDA YÖNETİMİ