1.gif 2.gif //hakyolunda.ucoz.com/7.gif
|
ANA SAYFA
Facebookta Paylaş
|
| |
| | |
"İnsanların hesap(görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. " (ENBIYA/1)
| *SAAT |
|
| |
| *HAKYOLUNDA MENU
| | |
| DESTEK OLUNUZ |
|
|
| | |
| *PEYGAMBERİMİZ* |
| |
| | |
| *SİTEDE OLANLAR* |

*

TOPLAM ONLINE: 1
MISAFIR: 1
ONLINE UYELER: 0
*

| | |
| *GAZETELER * |
|

|
| | |
| *KURANI KERİM* |
| »114 Hafiz
»Al Azzawi
»Abdul Samed
» Abdulaziz Ahmad
»Ali Jaabir
»Al Juhanee
»Abdullaah Basfar
»A.Bukhaatir
»Al Shatery
»Ahmed Al Ajmi
»Ali Huzeyfi
»Al Sudais
» Fatih Collak
»ilhan Tok
»Shuraym
»Kabe imamlari
»Medine imamlari
»Minsevi Mealli
»M-Jibreel
»Mustafa ismael
»Hamdi DöNDüReN
»Al Afaasee
»Saad Al-ghamdi
»H.K.deniz Sureli
»Ali Huzeyfi Mealli
»M-Taraweeh
»S.Zayn Yaaseen
»Al Hosary
»Fares Abbad
»Aziz Alili
»Hani Rifai
»Hamad Sinan
»Sacit Onan Meal
»Al-Thobaity
»Abdullah Khayyat
»Al-Qasim
»Adel Al Kalbani
|
| | |
|

*CEMAATLE NAMAZ*

|
|

CEMAATLA NAMAZ

Namazı Cemaatle Kılmanın Hükmü Nedir?

Namazlar yalnız olarak kılınabileceği gibi cemaatle de kılınabilir. Erkekler için beş vakit farz namazları cemaatla kılmak vâcib kadar kuvvetli bir sünnettir (sünnet-i müekkede). Bunun farz olduğunu söyleyen fakîhler de vardır. Cuma namazını cemaatle kılmak ise, farzdır.

İki kişi de olsa cemaatle namaz kılınabilir. Onun için iki kişi bir araya gelince biri imam diğeri cemaat olarak namazı cemaatle kılmalıdırlar. İmamla birlikte akıllı bir çocuk veya kadın da olsa, cemaat yapılır.

Cemaatle Namaz Kılmanın Fazîleti

Müslümanlıkta cemaatle namaz kılmaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Resûlüllah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde, cemaatle kılınan namazların tek başına kılınan namazlardan 25 (diğer rivâyette 27) derece daha sevablı ve faziletli olduğuna işâret buyurmuştur (*).

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

"İki kişi de olsa birlikte namaz kılmak, yalnız başına kılmaktan efdaldir. Cemaat ne kadar çoğalırsa kılınan namaz, Cenâb-ı Hak yanında o kadar sevimli olur."

Cemaate devam, İslâm'ın şiârından ve îmanın alâmetlerindendir. Cemaatle kılınan namaz ile, Müslümanların birliği, birbirlerine bağlılığı devamlı yenilenmiş, kuvvetlendirilmiş olur. Müslümanlar arasında tam bir sevgi ve tesanüd duygusu uyanır. Herkes birbiriyle tanışır ve kaynaşır. Ahval ve vaziyetini daha yakından öğrenir. İhtiyaç sâhiplerinin yardımına koşulur. Cemaat ruhu ve dayanışma şûuru teşekkül eder. Hodgâm ve bencil ferdler yerine, diğergâm, yardımsever, insansever kişilerin sayısı cem'iyette çoğalır.

Sâlih zâtların iştirâkiyle cemaat hâlinde yapılan ibâdet ve duaların, nezd-i İlâhîde kabûle yakın olması, İlâhî rahmet ve nimetlerin celbine vesîle teşkil etmesi daha ziyade umulur.

Özetleyecek olursak, cemaatle namaz kılmanın uhrevî sevab ve şahsî kemalât yönünden birçok hikmet ve maslahatları olduğu gibi, ictimaî cihetten de pek çok faydaları vardır.

İmamda Bulunması Gereken Vasıflar

Cemaatle kılınan namazda kendisine uyulan zâta imam denir. Bu zâtın cemaate namaz kıldırmak vazifesine de imâmet tabir edilir.

İmama uymaya iktida veya ittiba'; imama uyan kimseye de muktedî veya müttebi' veya me'mum gibi adlar verilir.

İmamlığın fazileti, müezzinliğin faziletinden çok daha fazladır. Vazifeye ehil olmadığı takdirde de o nisbette mes'uliyeti büyüktür. Çünkü imam, dînen mukteda bih, yani cemaatın kendisine uyduğu şahıstır. Kendisine uyan cemaat sayısınca sevablar kazanır. Ancak kıldırdığı namaz eksik veya hatâlı olursa, bu takdirde de bütün cemaatin mes'uliyeti onun üzerine yüklenir. Bu sebebledir ki bâzı büyük zâtlar, imamlığın bu ağır mes'uliyetini düşünerek imamlıktan son derece çekinmişlerdir.

Rivayet edilir ki: Hz. Ali'ye bir gün güzel yürüyüşlü rahvan bir atı göstererek sorarlar:

- Ya Ali, kuşlar gibi uçan bu at ne işe yarar?

Mes'ûliyet duygusuna sâhip büyük insan şu karşılığı verir:

- Üzerine binip de imamlıktan kaçmaya yarar...

   İmam Olmanın Şartları Nelerdir?

1 - Namaz kıldıracak kimse en başta Müslüman olmalıdır.

2 - İmamın âkıl-bâliğ olması da şarttır. Delinin, sarhoşun, bülûğa ermemiş çocuğun imam olması sahih değildir.

3 - İmam erkek olmalıdır. Kadın erkeğe imam olmaz.

4 - İmamın, namaz sahih olacak kadar Kur'an'dan ezberi olması lâzımdır.

5 - İmamın özürlü olmaması da lâzımdır. Özürlünün namazı, özürlüye has hükümler taşıyan bir namazdır. Özürlü olmayanlar, özürlü olanlara uyamazlar.

Körün imamlığı sahihtir. Ama ondan daha ehil kimse varsa, onun imamlığa geçirilmesi tenzihen mekruh olur.

Yukarıda saydığımız şartlar, imamlık için temel şartlardır. Bu şartlar bulunduktan sonra imamlığa en liyakatli olan kimseler sırasıyla şunlardır:

İmamın önce, îtikadı düzgün, fıkha vakıf, bilhassa namaz mes'elele-_e_i vardır: Hiçbir __İ- 309

rini iyi bilir bir kimse olmasına dikkat edilir. Bu mes'eleleri aynı derecede bilen birkaç kişi varsa tercih şöyle yapılır: Önce Kur'an'ı en iyi okuyan veya Kur'an'ı en fazla ezbere bilen kimse aranır. Bunda da müsâvi iseler, haramdan en çok sakınan, en müttakî olan kimse imam olur. Bunda da eşitseler, tercih sırası şöyle olur:

Yaşça en büyük olan, ahlâkı daha güzel olan, herkesin rağbetini kazanmış olup cemaatın sayısını çoğaltan, daha şerefli ve asîl bir aileden gelen ve en nihayet sesi güzel olan...

Bununla beraber, cemaat arasında ev sahibi veya o mahallin resmen vazifeli imamı varsa, bunların imameti öncelik kazanır. İsterse yukarıda saydığımız vasıflara tamamen sâhip olmasınlar.

* İnsanlara imamlık yapacak kimsenin maddî ve mânevî temizliğine son derece dikkat etmesi, her hâliyle cemaatten üstün bir seviyede olması gerekir. Bilhassa elbise ve çorap temizliğine dikkat etmeli, güzel kokular sürünmeli, soğan-sarımsak gibi, rahatsız eden kokulu şeyler yemekten sakınmalıdır.

* Fâsık ve bid'atçı kimselerin imam olmaları tahrîmen mekruhtur. Çünkü bunlar, dinî amellerde lâubalice davranırlar. Böyle kimselerin arkasında kılınan namazın sevabı ve fazileti de olmaz. Sadece borçtan kurtulunmuş olur.

İmam Muhammed ile İmam Mâlik'e göre bunlara esasen iktidâ câiz de değildir.

* Kadının kadına imam olması mekruh olmakla beraber câizdir. Bu takdirde imam olan kadının, cemaatın önünde değil, aralarında birinci safın tam ortasında durması gerekir.

* İmam olan zât, cemaatı nefret ettirecek şeylerden sakınmalıdır. Meselâ bir imamın kırâeti veya tesbihleri cemaata ağırlık verecek derecede uzatması doğru değildir. Cemaatı tenfir, mekruh sayılmıştır.

Resûlüllah Efendimiz bu hususta şöyle buyurur:

"İçinizden biri imam olduğu takdirde namazı uzatma yolunu tutmasın. Zira cemaatın içinde büyük vardır, küçük vardır. Hasta vardır, zayıf vardır. Önemli işi olanlar da bulunur. Kendi başına namaz kılan ise, namazı dilediği kadar uzatabilir."

"Üç kişi vardır ki, namazları başlarından bir karış yukarıda kalır. (Allah tarafından kabûl olunmaz)._ _onra imamlığa en __İ- 310

1 - Kendisini sevmiyen, nefret eden bir cemaata imam olan şahıs,

2 - Geceyi kocası kendisine kızgın olarak geçiren kadın,

3 - Birbirine düşman kesilen iki kardeş..."

* İmamın rükû' ve secde tesbihlerini, cemaatın sünnet üzere tamamlamalarına imkân vermiyecek derecede acele davranması da mekruhtur. Cemaat yetişsin diye rükû'u uzatmak da mekruhtur.

* İmamın kendisine kolay gelen âyet ve sûreleri okuması vâcibdir. Henüz iyice ezberliyemediği yerleri okumamalıdır.

Safların Düzeni Nasıl Olmalı?

Cemaatle namaz kılarken safların düzen ve tertibine son derece dikkat etmelidir. Saf tertibinde en önde erkekler, sonra erkek çocuklar, en sonda kadınlar gelir.

Cemaat tek kişi olursa, imamın sağına ve birkaç parmak gerisine durur. Soluna veya arkasına durmak mekruhtur. İki kişi olursa, ikisi birlikte imamın arkasında dururlar. Cemaatın biri erkek, biri kadın olursa, erkek imamın sağında birkaç parmak gerisinde, kadınsa arkasında namaza durur.

Safların en faziletlisi, sırasıyla 1., 2. ve 3. saflardır. Safların düzgün ve sık olmasına, saf aralarında boşluk kalmamasına dikkat etmelidir. Önde boş yer varken arkaya durulması uygun değildir. Resûlüllah Efendimiz:

"Saflarınızı düzgün tutun, çünkü safları düzgün tutmak namazı tamamlayıcıdır" buyurmuştur.

Hazret-i Bera'nın rivayetine göre: Resûlüllah Efendimiz namaza kalktığı zaman elleri ile Ashâbının göğüslerine ve sırtlarına dokunur, safları düzelttikten sonra:

"Saflarınız bozuk olmasın, sonra o bozukluk kalblerinize de girer" buyururdu.

Diğer bir hadîs-i şerîfte ise şöyle denilmektedir:

"Saflarınızı güzel ve düzgün yapınız. Omuzlarınızı bir hizada tutunuz. Açık bir yeri görünce, yavaşçacık kardeşinizin yanına sokulunuz. Aranızda Şeytana açık yer bırakmayınız. Safı birleştiren kimseyi yüce Allah da bitiştirir. Safı keseni, düzgün yapmayanı ise Allah da kat'eder..."

Bu bakımdan imam olan zâtın bu cihetleri daima cemaata hatırlatması, namaza dururken, safları düzgün tutun, demesi gerekir.

Yer bulamayan kardeşimize, biraz sıkışıp yanımızda yer açıp safa almaya çalışmalıdır. Namazda araya girmeye çalışan birine yer açmak için sağa sola kaymalar namazı bozmaz. Hattâ ikinci safta açık yer bulamayıp birinci safta yer gören kimse, saftakileri incitmemeye çalışarak birinci safa geçebilir. Bundan dolayı hiçbir günah da yoktur.

İmamın Arkasında Namaz Kılanların Riayet Etmesi Gereken Hususlar Nelerdir?

İmama uymaya iktida, imama uyan kimselere de muktedî denildiğini daha önce söylemiştik.

İktidanın sahih olmasında şu şartlar aranır:

1 - Muktedînin namaza başlarken hem namaz, hem de imama uymaya niyet etmesi.

2 - Kadınların imama uyabilmeleri için, imamın, kadınlara da namaz kıldırmağa niyet etmesi.

3 - İmamın cemaatın önünde olması.

4 - Oturarak kılan ayakta kılana, teyemmümle kılan abdestle kılana imamlık yapabilir. Bu, İmam-ı A'zam ile Ebû Yûsuf'a göredir. İmam-ı Muhammed'e göre ise, böyle bir iktida sahih olmaz. Çünkü imam hâlen cemaatten yüksek olmalıdır. Halbuki oturarak kılan ayakta kılandan, teyemmüm ile kılan ise abdestle kılandan hâlen aşağıdır.

5 - İmamla cemaatın kıldıkları farz namazın bir olması. Meselâ, ikindiyi kılana öğleyi kılan iktida edemez. Edâ kılan da kaza kılana uyamaz. İkisi de aynı vaktin edâsını veya kazasını kılmalıdırlar.

Misafir mukîme, mukîm misafire imamlık yapabilir. Ancak misafir imam olduğunda namazı kasreder, yani, iki rek'at olarak kılar. Mukîm olanlar ise, imamın selâmından sonra ayağa kalkarak namazlarını dörde tamamlarlar. Misafir mukîme uyar ise, namazı tam olarak kılar.

Nafile namaz kılanın, farz namaz kılana iktidası câizdir. Meselâ, öğleyi kılmış bir kimse öğle namazını kıldıran bir imama iktida edecek olsa, bu ikinci kılacağı namaz nâfile olarak câiz olur.

6 - Açıkta namaz kılındığında imam ile cemaat arasında, kayık geçebilecek dere, nehir; araba geçebilecek kadar bir yol yahut iki saf sığabilecek kadar bir açıklık olmamak lâzımdır. Aradaki yol saflarla kapatılmışsa namaz câiz olur. Cami içinde mesafe olsa bile câizdir. Zira caminin içi aynı yer sayılır.

7 - Mezheb ihtilâfı iktidaya mâni değildir. Bu hususta evlâ olan, her Müslümanın kendi mezhebinde olan bir imama iktida etmesi ise de, bu olmayınca, diğer mezhebden olan bir imama uyularak namaz kılınması, tek başına kılınmasından efdaldir. Ancak imamdan, muktedînin mezhebine göre abdesti bozan bir hâlin zuhur etmemesi şarttır. Meselâ, Hanefî mezhebinde olan bir kimse, kendisinden kan aktığını bildiği Şâfiî bir imama uyamaz. Zira abdestli iken kan akmak Şâfiîye göre abdesti bozmasa da, Hanefî'ye göre bozar. Bu durumda Hanefî olan Şâfiî'ye iktida edemez.

Binaenaleyh imam olacak kimseler, cemaatleri içinde her mezhebden kimse olabileceğini nazara alarak, mezhebler arası ihtilâflı konularda ihtiyatla amel etmeleri lâzımdır.

8 - İmam ile cemaatın namaz kıldıkları yerin hükmen aynı yerden sayılması lâzımdır. Buna binaen aralarında yüksek bir duvar olup imamın görülmesi ve sesinin işitilmesi mümkün olmasa, o iktida sahih olmaz.

9 - Cemaate kavuşmak için koşa koşa yürümek mekruhtur.

10 - Mescidlerde cemaatla kılanan namazlar evde aile ferdleri ile birlikte cemaatle kılınan namazlardan daha faziletlidir. Çünkü camiye giderken atılan herbir adımın ayrı bir sevab ve fazileti vardır.

Bununla beraber, bütün namazları, camilerde kılıp evde kılmayı tamamiyle terketmek de doğru değildir. Çünkü bilhassa çocuklar, anasından babasından gördüğünü taklid eder ve onun te'sirinde kalır. Süse meraklı olan bir annenin kızı, çoğu vakitlerini süslenmekle geçirir. Sinema ve eğlenceye düşkün bir babanın çocuğu da, büyüyünce aynı şekilde olur. Bu bakımdan ana-babalar, çocuklarına, her yönüyle iyi örnek olma mecburiyetinde oldukları gibi; namaz; oruç gibi ibâdetlerde de onlara rehberlik yapmak ve nümûne olmak durumundadırlar. Aksi halde büyük vebal altında kalırlar. Nitekim "Evlerinizi mezar yapmayınız!" ve "Namazdan evine de bir hisse ayır" meâlindeki hadîs-i şerîflerle, evlerin namaz kılınmaz, hiçbir ibâdet yapılmaz bir hâle getirilmesine Peygamberimiz karşı çıkmışlardır. Sünnetlerin ve nâfile namazların, evlerde kılınmasının, camilerde kılınmasından daha faziletli ve sevablı olmasının bir hikmeti de, bu olsa gerektir.

11 - İmamın sesi kâfi gelmezse, cemaatten biri veya müezzinler, iftitah ve intikal tekbirlerini ve selâmları cehren tekrarlarlar.

12 - İmam birinci selâmı, ikinci selâmdan daha yüksek sesle okur. Çünkü namazın bittiğini ilân eden, asıl birinci selâmdır.

13 - İmam selâm verince, muktedî de, selâm ve duaları bitirmese bile selâm verir. Ancak henüz Tehıyyât'ı okumayı bitirmemiş ise, selâm vermez. Önce Tehıyyât'ı tamamlar, sonra kendi başına selâm verir.

14 - İmama teşehhüdde iken yetişip Tehıyyât'ı okumaya başlıyan kimse henüz Tehıyyât'ı bitirmeden imam ayağa kalksa, ona uyup ayağa kalkmaz. Tehıyyât'ı okumayı bitirir öyle kalkar. Bununla beraber, Tehıyyât'ı bitirmeden kalkmasında da bir mahzur yoktur.

15 - İmama uyan, rükû' ve secdedeki tesbihleri üçe tamamlamadan imam kalksa, o da kalkar.

16 - İmama uyan kimse rükünleri imamdan sonra yapmalıdır. İmamdan önce rükû'a eğilmek, secdeye gitmek, imamdan önce rükû' ve secdeden doğrulmak câiz değildir.

17 - Şu hususları imam terkettiğinde cemaat onları terketmez, yaparlar:

* Rükû' ve secde tekbirlerini terkederse,

* Başlangıç tekbîrinde elini yukarı kaldırmayı terkederse,

* Rükû' ve secde tesbihlerini terkederse,

* Teşehhüdde okumayı terkederse,

* Selâmı terkederse,

* Teşrik tekbirlerini terkederse.

18 - İmam namazın herhangi bir rek'atında bir secde fazla yapacak olsa veya son oturuşta oturduğu halde unutarak sonradan kalksa cemaat ona uymaz. Sübhânallah veya Allahü Ekber diyerek îkaz ederler.

19 - İmam eğer okurken tutulursa, arkadaki cemaatten birinin açması, imama hatırlatması gerekir.

İmam okurken tutulduğu vakit vâcib miktarda okumuş ise, hemen rükû'a gitmelidir. Vâcib olan miktarı okumamışsa, hemen okuduğu âyetin aşağısında olan veya ezberinde olan başka bir âyete geçebilir. Cemaatı hatırlatmak zorunda bırakmamalıdır.

20 - Namazdan sonra imamın cemaata dönmesi sünnettir.

21 - İmama uyan, ilk rek'atta imama yetişmiş ise imamla beraber selâm verir.

İmama tamamen uyan, yani, namazın evvelinden sonuna kadar fâsılasız olarak imama iktida eden, bütün rek'atları imamla beraber kılan kimseye müdrik denir.

İmamı rükû'da bulan kimse, ayakta tekbir alıp rükû'a eğilir. Bir kere Sübhânallah diyecek kadar bir süre imamla beraber rükû'da kalırsa o rek'ata yetişmiş, idrâk etmiş sayılır.

22 - İlk rek'atta imama yetişemeyen kimseye mesbuk denir. Bu kimse yine imama uyar. Son oturuşta sadece Tehıyyât'ı okur ve susar; salâvat ve duaları okumaz. Teşehhüdü ağır ağır okuyarak imamın namazı tamamlamasına kadar da uzatabilir. İmam sağa selâm verince o selâm vermez, sola da selâm vermesini bekler. İmamın sola da selâm vermesinden sonra ayağa kalkarak yetişemediği rek'atları tamamlar.

İmama ikinci rek'atta yetişen kimse imam selâm verdikten sonra Allahü Ekber diyerek kalkar. Sübhâneke, Fâtiha ve zamm-ı sûre okuyup rükû' ve secdeleri yaptıktan sonra oturur. Tehıyyât, salâvat ve duaları okuyarak selâm verir.

3. rek'atta imama yetişen ise, ayağa kalkınca Fâtiha ve sûre okumak suretiyle 2 rek'at daha kılar.

4. rek'atta imama yetişen kimse, imamın selâmından sonra kalkıp, Sübhâneke, Fâtiha ve sûre okuyup bir rek'at kılar, oturur. Tehıyyât'ı okuduktan sonra hemen kalkar, iki rek'at daha kılar. Bu iki rek'attan birincisinde Fâtiha ve sûre okur. İkincisinde ise, sadece Fâtiha okur. Burada dikkat edilecek husus, kendi başına namaz kılarken önce Fâtiha ve sûre okunan birinci ve ikinci rek'atları kılmaktır. Çünkü o, imama 4. rek'atta yetiştiği için sadece Fâtiha okunan son rek'ata yetişmiştir. Geriye Fâtiha ve sûre okunan 2 rek'at ile sadece Fâtiha okunan 1 rek'at kalmıştır. Bu sebeble imam selâm verdikten sonra kılacağı 3 rek'atın ilk 2'sinde Fâtiha ile beraber sûre de okur, sonuncu rek'atte ise sûre okumaz.

3 rek'atli olan akşam ve vitir namazlarının 3. rek'atinde imama yetişen kimse, imam selâm verdikten sonra kalkar, Fâtiha ve sûre okuyup bir rek'at kılar, oturur. Tehıyyât'ı okuyup tekrar kalkar, yine Fâtiha ve sûre okuyup bir rek'at daha kılar, sonra oturup selâm verir.

23 - Mesbuk, yani, imama ilk rek'atta yetişemeyen kimse, unutarak imamla beraber selâm verse kendisine sehiv secdesi gerekmez. Ancak imam selâm verdikten sonra selâm verse sehiv secdesi vâcib olur. Kasden imamla beraber selâm verdiği takdirde ise namazı bozulur.

24 - Cemaat selâmdan sonra:

 Allahümme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm

Allahım, sen bütün noksanlardan sâlimsin, selâmet sendendir. Ey azamet ve ikram sahibi, senin inâyet ve bereketin sonsuzdur. Cümlesi okununcaya kadar yerlerinde durur, sonra kalkıp sünneti ve duayı başka münasib bir yerde tamamlarlar. Farzdan sonra saffı bozmak müstehabdır. Tâ ki sonradan gelenler cemaatı hâlâ farzda sanmasınlar.

Münferiden namaz kılanlar ise, farz-sünnet bütün hepsini aynı yerde kılabilirler.

Cemaatla Namaz Nasıl Kılınır?

İmama uyan bir kimse, yani muktedî, imam tekbir aldıktan sonra, o da tekbir alarak namaza durur. Yalnız Sübhâneke'yi okuyup sükût eder. Fâtiha ve başka âyet okumaz. İmam rükû'a gittiği zaman, o da rükû'a gider. Rükû'daki tesbihleri söyler. İmam rükû'dan Semiallahü limen hamideh diyerek doğrulduğunda ise, Rabbenâ lekel-hamd der. Secdeye gittiklerinde de secde tesbihlerini okur.

3 veya 4 rek'atlı namazların ilk oturuşunda sadece Tehıyyât okunur. Son oturuşta ise, Tehıyyât ile beraber salâvat ve dualar okunarak imamla birlikte selâm verilir.

İmama uyan kimsenin, onun arkasında Fâtiha ve zamm-ı sûre okuması tahrîmen mekruhtur. Çünkü imam cemaata riyaseten okumaktadır. İmamın okuması cemaatın okuması yerine de geçer. Nitekim hadîs-i şerîf'te de bu husus sarahaten belirtilmiştir.

Ancak İmam-ı Muhammed, imamın kırâeti âşikâre yaptığı namazlarda cemaatın okumasını mekruh görmüşse de, imamın gizli okuduğu yerlerde cemaatın da okumasını câiz görmüştür.

Hangi Hallerde Cemaat Terkedilebilir?

Bir özür yokken cemaatı terketmek sünnete aykırıdır. Büyük bir sevabdan ve faziletten mahrum kalmaya sebebdir.

Ancak şu hallerde cemaatı terk bir özür sayılır, sünnete aykırı hareket edilmiş olmaz:

1 - Hastalık ve felçlilik hâli.

2 - Körlük, topallık veya kötürümlük.

3 - Şiddetli sıcak, soğuk, kar, yağmur, çamur gibi haller (*).

4 - Mal ve cana tecavüz korkusu.

5 - Zifirî karanlık.

6 - Fazla ihtiyarlık.

7 - Hasta bakıcı olmak.

8 - Yolculuğa çıkma hazırlığında olmak.

9 - Yemek sofrası hazır olmak.

10 - Abdesti sıkıştırmış olmak.

11 - Dinî mes'elelerle uğraşmak. Meselâ fıkıh öğrenmek ve öğretmek de bâzan cemaate iştirâk etmemek için mâzeret olabilir. Fakat terki îtiyad hâline getirmek câiz değildir.

Bu özürlerden biri dolayısıyla cemaat terkedilebilir. Sadece tenbellik ve gevşeklik neticesi cemaati terkedip duran kimse ta'zir cezasına müstehak olur. Şehâdeti kabûl edilmez.

Cemaate devam etmek istediği halde yukarıda saydığımız özürlerden dolayı muntazaman devam edemeyen kimse ise, niyetinin samimiyet ve temizliğine göre, cemaat sevabından mahrum kalmamış olur.

OKUMA PARÇASI

PADİŞAHIN ŞÂHİDLİĞİNİ KABÛL ETMEYEN KADI

Osmanlı Padişahı Yıldırım Bâyezid Han'ın bir mes'eleden dolayı mahkemeye gelip şâhidlik yapması gerekmişti. Ancak Bursa Kadısı Molla Fenârî, hiç çekinmeksizin Padişah'ın şâhidliğini reddetmiş, mahkemede şâhidlik yapma liyâkatinde olmadığını iddia etmişti. Gerekçe olarak da, Padişah'ın cemaatle namaz kılmakta ihmali olduğunu ileri sürüyor; cemaati terkederek, dînin mühim bir şeâirinde lâubali davranan birinin şehâdetinin kabûl edilemiyeceğini söylüyordu.

Molla Fenârî'nin bu kararı ve gerekçesi hukuka uygundu. Bu yüzden Yıldırım Bâyezid ona hiçbir itirazda bulunmadı. Gerçi o devirde kadıları tâyin eden Padişah olduğu için, istese onu görevden alabilirdi. Fakat o, böyle bir davranışın hukuka en büyük saygısızlık ve adâleti ayaklar altına almak olacağını bildiğinden, bu yola da başvurmadı. Bil'akis Kadı Efendi'nin adâlet işlerindeki tarafsızlığından, hükümdara karşı bile hakkı söylemek cesaretini göstermesinden çok memnun oldu.

Kısa bir süre sonra da, Kadı Efendi'nin ileri sürdüğü kusurunu giderdi. Sarayın önünde bir cami yaptırdı. Ve bundan böyle beş vakit namazı bu camide cemaatle kılmaya başladı. (Mehmed Dikmen, İslâmda Fazilet Yarışı)

|
| | |
| |
|
|
| | |
| *UYE GIRIS* |
|
|
| | |
| *BİLGİ EVİ* |
|
|
| | |
| *İSLAMİ MEDYA* |
| |
| | |
| *İSRAİL BOYKOT* |
| |
| | |
| *REKLAM ALANI* |
|
|
| | |
| *GOOGLE ARAMA* |
|
|
| | |
| *HAVA DURUMU* |
|

|
| | |
| *NAMAZ VAKİTLERİ* |
| |
| | |
| *KABE CANLI İZLE* |
| |
| | |
| | |
| |
| | |