PEYGAMBER EFENDİMİZİN, HZ. ÂİŞE'YLE NİŞANLANMASI
Hz. Hatice Validemizin vefatıyla, Resûli Kibriya Efendimizin aile hayatında bir boşluk meydana gelmişti. Hem Efendimiz, hem de ashabı güzin bu durumun farkında idiler.
Bir gün, Osman b. Maz'un Hazretlerinin hanımı Havle Hâtûn, Habibi Kibriya Efendimizin huzuruna geldi ve, "Yâ Resûlallah!.. Yanına girince birden Hatice'nin yokluğunu hissettim!" dedi.
Resûli Ekrem, bunun üzerine, "Evet, o, çoluk çocukların anası, evinin de görüp gözeticisi idi." buyurarak, aile hayatında Hz. Haticei Kübra'nın ebedî âleme irtihâliyle meydana gelen boşluğu ifade etmeye çalışmıştı.
Efendimizin bu konuşması üzerine Havle binti Hâkim, "Yâ Resûlallah!.. Evlenmek ister misin?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz, "Kiminle?.." dedi. "Ebû Bekir'in kızı Âişe veya Şevde binti Zem'a ile..." Bu karşılıklı konuşmadan sonra Resûli Kibriya Efendimiz, Havle'ye, "Git," dedi, "benim için ikisi hakkında da konuş!"
Bunun üzerine, Havle Hâtûn doğruca Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Evde, Hz. Âişe'nin annesi Ümmü Ruman vardı.
"Ey Ümmü Ruman!.." dedi, "Allah'ın, hayır ve bereketten size neyi eriştirdiğini biliyor musunuz?"
Ümmü Ruman, "Nedir?" diye sorunca da, Havle, "Resûlullah, Aişe'yi istemek için beni gönderdi!" diye cevap verdi.
Hz. Ebû Bekir o anda evde bulunmadığından, Ümmü Ruman, Havle Hâtun'a hiçbir cevap vermedi ve ona, "Ebû Bekir'in gelmesini bekle." dedi.
Hz. Ebû Bekir gelince, Havle aynı şeyi ona da anlattı. "Yâ Ebû Bekir!.." dedi, "Allah, size hayır ve bereketten ne eriştirdi, biliyor musunuz?"
Hz. Ebû Bekir, "Nedir o?.." diye sordu.
Havle, "Resûlullah, Âişe'yi istemek için beni gönderdi." cevabını verdi.
Hz. Ebû Bekir, bir müddet düşündükten sonra, "Âişe (din) kardeşinin kızı demek olduğuna göre, ona helâl olur mu?" diye konuştu.
Havle, derhâl dönüp, durumu kendilerine anlatınca, Resûli Kibriya Efendimiz, "Ebû Bekir'in yanına dön! Tarafımdan ona 'Benim sana kardeş oluşum, senin de bana kardeş oluşun (kan ve süt kardeşliği değil) İslâm'da kardeşliktir. Senin kızın bu sebeple bana helâldir.' de!" buyurdu.
Havle dönüp bunu bildirince, Hz. Ebû Bekir'in tereddüdü zail oldu ve kerîmesi Hz. Âişe'yi Resûli Kibriya Efendimize Şevval ayında nişanlayıp nikahladı. Ancak düğün, sonraya bırakıldı.341
Ibni Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 58; Buharî, Sahih, c. 2, s. 329; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, c. 6, s. 211.
EFENDİMİZİN, HZ. SEVDE'YLE EVLENMESİ
Bundan sonra, Havle Hâtûn, Şevde binti Zem'a'ya gitti.
Hz. Şevde, Sekran b. Amr'ın zevcesi idi. İlk Müslüman kadınlardandı ve kocasıyla birlikte Habeşistan'a hicret etmişti. Daha sonra Mekke'ye dönmüşlerdi. Mekke'ye döndüklerinde Hz. Şevde, bir gece rüyasında, Ay'ın süzülüp üzerine iniverdiğini görmüştü. Bunu kocasına anlatınca da, şu karşılığı almıştı:
"Eğer rüyan doğru ise, ben yakında öleceğim. Benden sonra sen de evleneceksin!"
Hakikaten de, kısa bir zaman sonra Sekran, hastalanıp vefat etmişti; böylece, Hz. Şevde de dul kalmıştı.
Havle Hâtûn, kendisine, "Resûlullah, beni, sana, dünürlük için gönderdi!" deyince, Hz. Şevde son derece sevindi. Ancak, bir tereddüdü vardı: Acaba Nebîyyi Ekrem, yanında bulunan beş küçük çocuğuna da rıza gösterebilecek miydi?
Bu endişe ve tereddüt sebebiyle, Resûli Kibriya Efendimize hemen cevap vermedi. Resûlullah, dini îmanı uğruna yerini, yurdunu, akrabasını terkedip yabancı bir diyara göç edecek kadar fedakârlık ve kahramanlıkta bulunmuş bu mücâhideyi şereflendirmek ve taltif etmek istiyordu. Buna binâen kendisinden bir cevabın gelmediğini görünce, bir gün bizzat kendisiyle görüştü ve, "Seni, benimle evlenmekten alıkoyan nedir?" diye sordu.
Hz. Şevde, "Vallahi yâ Resûlallah, beni seninle evlenmekten alıkoyan hiçbir mühim sebep yoktur; ancak, şu çocukların sabah akşam başında vızıldayacaklarını düşünüyorum da, onun için çekmiyorum!" diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resûli Ekrem Efendimiz, "Allah sana rahmet etsin! Kadınların hayırlısı, küçük çocuklarından dolayı zorluklarla karşılaşandır." buyurarak, bu endişe ve tereddüdünemahâl olmadığını belirtti; sonra da, "Seni nikahlamak için, kavminden birini vazifelendir." dedi.
Hz. Şevde, kaynı Hatip b. Amr'e salâhiyet verdi. O da, Hz. Sevde'yi, bi'setin 10. yılında Resûli Kibriya Efendimize nikahladı. O sırada, Hz. Şevde 55 yaşlarında idi.342
Görüldüğü gibi, Resûli Kibriya Efendimiz, akrabalarından ayrılarak îman safına iltihak etmiş ve bir daha akrabalarının üzerinde bulunduğu şirk inancına dönmek istemeyen bu mücâhide yaşlı hanımı, sâdece Allah'a ve Allah'ın dinine olan bağlılık ve sadâkatinden dolayı himâyesi altına alıyor ve onu "mü'minlerin annesi" olmak şerefine ulaştırıyordu! |