Resûl-i Ekrem'in (asm) farz ve vâcibden ayrı olarak bizzat yaptığı, "yapın" dediği veya yapılmasını hoş karşıladığı fiillerdir. Sünnetler "nâfile" adı altında toplanır.
Sünnetler ikiye ayrılır:
1 - Sünnet-i Müekkede,
2 - Sünnet-i gayr-ı müekkede.
Sünnet-i Müekkede:
Resûlüllah Efendimizin (asm) umumiyetle yapmaya devam edip pek az terketmiş oldukları sünnettir. Lügat mânası, kuvvetli sünnet demektir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi. Ezan, ikâmet, cemaate devam gibi İslâm şeâirlerinden sayılan sünnetler de, sünnet-i müekkededir. Bunlara sünnet-i Hüdâ da denir.
Sünnet-i Gayr-i Müekkede:
Resûlüllah Efendimizin ibâdet maksadıyla bâzan işleyip bâzan da terkettikleri sünnettir. İkindi ile yatsının ilk sünneti gibi.
Resûlüllah'ın yeyip içme, giyinip kuşanma, oturup kalkma gibi günlük normal davranışları ve âdâb-ı muaşerete taallûk eden işleri de sünnet-i gayr-ı müekkedeye dahildir. Bunlara sünnet-i zevâid adı da verilmiştir.
Sünnetin de farz gibi ayn ve kifâye kısımları vardır. Meselâ, Ramazan'ın son on gününde i'tikâfa girmek, teravihi cemâatla kılmak, teravihi hatimle kılmak sünnet-i kifâyedir. Farz namazları cemaatla kılmak ise, sünnet-i ayn'dır.
Sünnete Uymanın Lüzum ve Faydaları Nelerdir?
Kur'ân-ı Kerîm'de mü'minler, Allah Resûlünün sünnetine uymaya teşvik edilerek şöyle buyrulur:
"Allah'ın Resûlünde sizin için kendisine uyulacak en güzel örnek ve nümûneler vardır." (Ahzâb: 21).
Diğer bir âyette ise:
"Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun, benim sünnetlerime tâbi olun ki, Allah da sizi sevsin..." (Al-i İmran: 31).
Demek ki, Allah'ı sevmenin alâmeti ve kendini Allah'a sevdirmenin yolu, Resûlünün sünnetine ittiba' etmekten geçmektedir. Çünkü Allah'ı gerçekten seven bir kişi, elbette Allah'ın sevdiği ve râzı olduğu zât'a benzemeye, onun hareketlerini kendisine örnek almaya çalışacaktır.
Sünnet'e uygun hareket etmenin pek çok uhrevî sevab ve nurları vardır. Sünnet-i seniyyenin mes'eleleri, hattâ en küçük edebleri bile, birer pusula gibi Müslümana, hayatın fırtına ve dağdağaları içinde nasıl hareket edeceğini bildirir ve ona en selâmetli ve emniyetli yolu gösterir. Ona şaşmaz ve değişmez değer ölçüleri kazandırır.
Kısacası, "Sünnet-i seniyye dünya ve âhiret saadetinin temel taşı ve kemâlât-ı insaniyenin mâdeni ve menba'ıdır."
Sünnetin bütününe birden uymak çok zordur. Ehass-ı havassa, yani en büyük velilere ve din büyüklerine bile zor nasib olan bir husustur. Ancak sünnetin hepsini bilfiil yapmaya herkesin gücü yetmemekle beraber, ona ittiba' niyet ve kasdında olmak, taraftarâne ve iltizamkârâne bir tavır takınmak, herkesin elinden gelir. Böylece insan, sünnetlere olan ittiba' niyet ve kasdı ve tarafgirliği sebebiyle, Allah Resûlünün şefâatinden mahrum kalmamış ve sünnetin feyzinden istifadeye uzak durmamış olur.
Şu halde şartların elverişsizliği sebebiyle yerine getiremediğimiz sünnetlere karşı içimizde ittiba' arzu ve niyetini, iştiyakını daima korumalıyız. İfa edebileceğimiz sünnetlere karşı da sebebsiz yere ihmale, tenbellik ve lâkayıtlığa düşmemeliyiz.
Sünnetin Hükmü Nedir?
Sünnet-i müekkedenin yapılmasında büyük sevablar vardır. Kasden veya tenbellikle terkedilmesinde Cehennem azâbı yoksa da, şefâatten mahrumiyet gibi büyük bir kayıp ve ziyan söz konusudur. Böyle kimseler Resûlüllah tarafından kınanıp levmedilmeye de müstehak olurlar. Bu sünnetlerin değiştirilmesi veya inkârı ise bid'attır, dalâlettir.
Sünnet-i gayr-ı müekkedenin yapılması da pek güzel ve sevablıdır. Yemek, içmek, giyinmek, v.s. gibi günlük fıtrî hareket ve muameleler, sünnete ittiba' yoluyla, ibadet hükmüne geçerler. İşlenmesi âdet olan fiiller, böylece hayatlanır, şefâate vesile hâline gelirler. İnsan ruhuna feyizler bahşederler. Çünkü, sünnetin en küçük bir edebine riâyet dahi, Allah Resûlünü hâtıra getirir, kalbe nûr ve huzur verir.
Bu ikinci kısım sünnetlerin terkinde, hiçbir günah olmadığı gibi, kınama ve azar (levm ve itab) da yoktur. Fakat yukarıda saydığımız büyük sevabları kaybetmek ve sünnetin nurundan ve hakiki edebden istifade edememek durumu vardır.
Sünneti terkeden hakiki görgü ve edebi de terketmiş olur ki, neticesi Rabbimizin lütuflarından mahrûmiyettir.
Sünnet-i Seniyyeye İttiba' İle İlgili Güzel Sözler ve Hadîs Meâlleri:
"Kim ümmetimin fesada gittiği zamanda benim sünnetime sarılır, hayatında tatbik ederse, o kimse yüz şehid sevabına nâil olur." Hadîs-i Şerîf meâli
"Cenâb-ı Hakk'a îman eden, elbette O'na itâat edecek... Ve itâat yolları içinde en makbûlü ve en müstakîm ve en kısası, bilâ-şübhe, Habîbullah'ın göterdiği ve tâkib ettiği yoldur..." Lem'alar'dan
"Sünnet-i seniyye edebdir, hiçbir mes'elesi yoktur ki altında bir nur, bir edeb bulunmasın..." Lem'alar'dan
"Edebin enva'ını Cenâb-ı Hak Habîbinde cem'etmiştir. Onun sünnetini terkeden, edebi terkeder." Lem'alar'dan
"Kim sünnetimi ihyâ ederse beni sevmiş olur. Beni seven ise, Cennette benimle beraberdir." Hadîs-i Şerîf meâli
"Şübhesiz sözlerin en güzeli Allah'ın Kitabı (olan Kur'an)'dır. Yolların en hayırlısı Muhammed'in (a.s.) yoludur." Hadîs-i Şerîf meâli
"Size benden sonra iki şey bıraktım. Onlara sarıldıkça asla sapıklık ve dalâlete düşmezsiniz: 1 - Allah'ın Kitabı, 2 - Resûlünün Sünneti..." Hadîs-i Şerîf meâli
"Sünnet-i Seniyye'ye ittiba'ı kendine âdet edinen, âdâtını ibâdete çevirir. Bütün ömrünü semeredâr ve sevabdâr eder..." Lem'alar'dan |