Bütün yeryüzü (madenler, sular, otlar, ağaç, çiçek ve meyveler v.s) bütün canlıların dış bedenleri -hafif veya galiz necâset sayılan pis bir şey'e bulaşmadıkça- temiz sayılırlar.
Bu hükümden sadece domuz istisnadır. Onun, eti gibi dış bedeni de, yani, kıl ve derisi de pistir. Elbise veya el sürülürse, sürülen kısım pislenmiş olur. Yıkanıp temizlenmesi gerekir.Bâzı âlimler, domuzun sadece kılları için, bir zarurete mebni, badana yapmakta ve ayakkabı dikmekte kullanılmasına cevaz vermişlerdir. Yani domuz kılından yapılmış fırça ile sürülen badana ve domuz kılı iplikle dikilen ayakkabı, pis sayılmaz.
Şâfiîler, domuz gibi köpeğin dışını da pis kabûl ederler.
Bit, pire, tahtakurusunun kanları da temizdir.
Su içinde yaşayıp, su içinde ölen balıklar ve diğer hayvanlar temizdirler. Bunların kanı da temizdir. Elbiseye bulaşsa da pis etmez.
Eti yenen hayvanların idrar ve tersleri hafif necâset sayılmakla birlikte, salyaları temizdir.
Boğazlanan hayvanların derileri; ciğer, yürek, dalak kanları temizdir. Damarlarda ve etlerde kalıp akmayan diğer kanları da temiz sayılır.
Domuz dışında boğazlanmadan ölen bütün hayvanların etleri murdar olmakla beraber, içine kan girmeyen uzuvları temizdir. Binaenaleyh bunların boynuzları, tırnak ve kemikleri, kırpılmış kıl ve tüyleri de dibağatlanmış derileri temiz sayılır.
Ekşimiş yemek, acımış yağ, kokup kurtlanmış et veya peynir, temizliğini kaybetmiş sayılmazlar. Ancak, sağlığa zararlı oldukları için, bunların yenmesi sıhhî yönden mahzurludur.
Ev kedilerinin idrarı, bulaştığı kap ve içindeki suyu pisler. Ancak bu idrar, giyilecek şeylere bulaşması halinde, elbise pis sayılmaz; temiz kabûl edilir. Kedinin salya ve artığının ise, temiz olduğunu daha önce belirtmiştik.
İğne ucu veya iğnenin pislik geçirilecek deliği kadar ufak olan sidik serpintileri de, beden veya elbisede pislik meydana getirmezler. Bu şekilde idrar bulaşmış elbise ile namaz kılınabilir.Ancak bu serpintilerin az miktardaki bir suyun içine damlaması halinde, o su pis olmuş olur.
Cadde ve sokakların sert veya gevşek olan çamurları, gübreli bile olsa temizdir. Buna binaen, bu çamurların elbiseye bulaşmasıyla elbise pislenmez.
Abdest veya gusülde kullanılmış su -ki bu sulara fıkıhta mâ-i müsta'mel (kullanılmış su) denir- temizdir. Bu su ile pislik temizlenir. Ancak tekrar abdest alınmaz ve gusül yapılamaz.
Bir kimse pis olan bir yatak veya yer üzerinde yatıp uyumakla üzeri pislenmiş olmaz.
Pis, fakat kuru bir yer üzerine serilmiş olan yaş bir çamaşır veya eşya, üzerinde pislik eseri görülmedikçe, pis sayılmaz.
Şer'an necis sayılan müşriklerin ve Yahudi, Hıristiyan gibi Ehl-i Kitabdan kimselerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz olur mu? Çünkü, bunların kaplarında domuz pişip, şarap kaynatılması ihtimal dahilindedir?
Ehl-i Kitab veya müşriklerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz görülmüştür. Ancak, o kaplarda İslâm'ın yasakladığı bir maddenin bulunduğu belli olmaması ve bilinmemesi şarttır. Pisliğe bulaşmış olduğunu bile bile o kaplardan yiyip içmek câiz olmaz.
Rasûlüllah Efendimiz, bir müşrike kadının kırbasından su içmiş ve abdest almıştır. Aynı şekilde Ehl-i Kitab olanların kaplarından yemek yediği de vâki olmuştur.
Bununla beraber, mecbûr kalmadan ve bu gibi kaplardan yiyip içmemekte isabet vardır. Çünkü, bu durum bütünüyle kerâhetten uzak değildir.
Gümüş ve Altın Kaplardan Yemek Yenip Su İçilir mi? Abdest Alınır mı?
Altın ve gümüş gibi kapların, yemek ve içmekte veya abdest alma gibi işlerde kullanılması kesinlikle câiz değildir. Ancak kadınlar, bunları süs ve zinet eşyası olarak kullanabilirler. Erkeklerin ise, sadece gümüş yüzük takmalarına cevaz verilmiştir. Altın ve gümüş dışında bir maddeden yapılan eşyaları kullanmakta ise, hiçbir beis yoktur.
Eşya eğer tamamı altın veya gümüş değil de başka maddelerle karıştırılmışsa, bu durumda itibar, hangi maddenin fazla olduğunadır. Altın veya gümüş çoksa o kaplar kullanılmaz. Az ise kullanılır. Buna göre altın veya gümüş suyuna batırılmış kapları kullanmanın câiz olduğu açıktır. Çünkü bu gibi kaplarda altın veya gümüş miktarı, diğer maddelerden azdır.